"Kıbrıs Türk halkı yalnız değildir, her koşulda yanımızda ana vatan Türkiye'miz vardır"

8 Eylül 2025

Güncelleme: 8 Eylül 2025

A
A

Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, uluslararası kamuoyunun er ya da geç adadaki fiili (de facto) durumu hukuken (de jure) de tanımak zorunda kalacağını ifade etti.

ZgotmplZ
Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu.

Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, dünyanın, er ya da geç dünya adadaki fiili (de facto) durumu hukuken (de jure) de kabul etmek durumunda kalacağını söyledi.

Bir televizyon programında yaptığı açıklamalarda, daha önce sarf ettiği "Birleşmiş Milletler, Rum tarafını 'Kıbrıs Cumhuriyeti' olarak tanımaya devam ettiği sürece, iki egemen eşit devlet ve eşit uluslararası statü temelinde bir çözüm mümkün değildir." şeklindeki sözlerine de açıklık getiren Ertuğruloğlu, bu ifadesiyle, mevcut uluslararası yaklaşımın adadaki çözüm sürecini tıkadığını belirtti. Ertuğruloğlu, egemen eşitlik temelinde yürütülecek bir çözüm sürecinin, ancak taraflara eşit uluslararası statü tanınmasıyla mümkün olabileceğinin altını çizdi.

"RUMLAR, KIBRIS TÜRKLERİNİ SİLAH ZORUYLA DEVLETİN TÜM ORGANLARINDAN UZAKLAŞTIRARAK DEVLETİ ÜNİTER BİR RUM CUMHURİYETİNE DÖNÜŞTÜRDÜLER"

Türk Ajansı Kıbrıs'a (TAK) konuşan Ertuğruloğlu, şu ifadeleri kullandı: 

"Her şeyden önce Kıbrıs meselesinin ne olduğunu tarif etmek gerekir. Kıbrıs meselesi özünde bir statü sorunudur. Herkesin bildiği üzere Kıbrıs Cumhuriyeti, Kıbrıs Türkleriyle Kıbrıslı Rumların eşitliğine dayalı olarak 1960 yılında kurulan bir ortaklık devletiydi. Ancak Rumlar, Kıbrıs Türklerini silah zoruyla devletin tüm organlarından uzaklaştırarak devleti üniter bir Rum cumhuriyetine dönüştürdüler. Sorun, bu durumu gayet iyi bilen uluslararası toplumun, başta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyelerinin, artık Kıbrıs Türklerinin temsil edilmediği salt Rum devletini Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanımaya devam etmeleri ve bu şekilde muamele etmeleriyle ortaya çıktı. 1964 yılında alınan 186 numaralı Güvenlik Konseyi kararı sorunun tam da kendisidir. Burada Kıbrıs Türklerinin meşru hakları göz ardı edilerek, özden gelen egemen eşitliği hilafına 1960 Cumhuriyetindeki kurucu ortaklık statüsü yok sayılmıştır. Rumlara haksızca ve Kıbrıs Cumhuriyeti kuruluş anlaşmalarına ve anayasasına aykırı şekilde verilen bu statü bugüne kadar Kıbrıs meselesinin çözümünün önündeki adeta tek engeli teşkil etmiştir ve hala etmeye de devam etmektedir. Kıbrıs meselesinin biraz uzun olmakla birlikte özü budur ve konunun anlaşılması için bu hususların iyi bilinmesi gerekmektedir."

Ertuğruloğlu, Rum tarafının her türlü yöntemin denendiği ve konuşulmamış hiçbir konunun kalmadığı yarım asrı aşan müzakere süreçlerinde hiçbir şekilde Türklerle ortaklık kurmaya niyetinin olmadığının, tek istediğinin üniter Rum devletinin egemenliğini adanın kuzeyine yaymak olduğunun defalarca en açık şekilde görüldüğünü de belirtti. 

"Türk tarafı işte bu tecrübeden hareketle bir uzlaşının önünü açmak için 2021 yılında politika değişikliğine giderek Kıbrıs Türk halkının özden gelen haklarının yeniden teyidini talep etti." diyen Ertuğruloğlu, egemen eşitliğin ve eşit uluslararası statünün kabul edilmesinin adadaki gerçeklere dayalı bir anlaşmanın da yolunu açacağına vurgu yaptı. 

Öncelikle BM’nin Kıbrıs meselesine bakışını değiştirerek, mevcut gerçekler temelinde bir paradigma değişikliğine gitmesi gerektiğini söyleyen Ertuğruloğlu, "Esasında BM'nin kendi yapısının ve küresel/bölgesel meselelerin çözümündeki etkinliğinin tartışma konusu olduğu günümüz dünyasında BM’den ne bekleyebiliriz, o da ayrı bir konu" sorusunu yöneltti. 

"KIBRIS TÜRKÜ'NÜN GELECEĞİNİN PARLAK OLACAĞINA İNANCIM TAMDIR"

"BM, Rum tarafını 'Kıbrıs Cumhuriyeti' olarak tanımaya devam ettiği sürece Kıbrıs'ta taraflar arasında bir uzlaşı/anlaşma sağlanması mümkün değildir. Bunu 50 yılı aşkın sürede hepimiz gördük." diyen Ertuğruloğlu sözlerini şöyle noktaladı:

"Ben bunu söylemekle reel politik bir tespiti dile getirdim. Diğer yandan, bu tespiti yapmakla birlikte, Kıbrıs Türkleri olarak meşru ve özden gelen haklarımızın tanınmasından vazgeçmek gibi bir seçeneğimizin olmadığını da söylüyorum. Er ya da geç dünya adadaki fiili (de facto) durumu hukuken (de jure) de kabul etmek durumunda kalacaktır. 2'nci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan uluslararası sistem çökmüştür. BM bu sistemin bir kurumudur. Yeni küresel dengeler oluşurken BM de bundan nasibini alacaktır. Önümüzdeki 5-10 yıl içerisinde hiçbir şey bugünkü gibi olmayacaktır. Burada esas olan Kıbrıs Türklerinin haklarına ve devletlerine sahip çıkmaktaki kararlılıklarını sürdürmesidir. Kıbrıs Türk halkı yalnız değildir. Her koşulda yanımızda olan, karşılıksız desteğini esirgemeyen ana vatan Türkiye’miz vardır. Bu bizim en büyük gücümüzdür. Kıbrıs Türkü’nün geleceğinin parlak olacağına inancım tamdır."

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR


Yorum Yap

Yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir.Giriş yapmak için tıklayınız.

Tüm Yorumlar