Kıbrıslı Türklerin ilk kadın milletvekili Ayla Halit: Her zorluğun üstesinden evlatlarım için geldim

18 Mayıs 2025

A
A

Kıbrıslı Türklerin ilk kadın milletvekillerinden Ayla Halit Öneren, "Çok çalıştım, mücadeleden hiç korkmadım. Her zorluğun üstesinden evlatlarım için geldim." dedi.

ZgotmplZ TAK

Kıbrıslı Türklerin ilk kadın milletvekillerinden biri olan 90 yaşındaki Ayla Halit Öneren, hem üretimde hem siyasette geçen hayatını özetlerken, "Çok çalıştım, mücadeleden korkmadım. Her zorluğun üstesinden evlatlarım için geldim." dedi.

Türk Ajansı Kıbrıs'a (TAK) konuşan Ayla Halit Öneren, Larnaka’da geçen çocukluğunu, hukuk okuma hayali kurarken küçük yaşta evlendirilmesini, 30’una basmadan trafik kazasında eşini kaybedişini ve dört çocuğuyla verdiği yaşam mücadelesini anlattı.

Milletvekili olan eşi Halit Kazım’ın vefatının ardından, boşalan koltuğa ara seçim yapılmaksızın Temsilciler Meclisi’ne gönderilen Ayla Halit Öneren, o süreci "Seçimle değil, tayinle milletvekili oldum. Kimse de buna itiraz etmedi." sözleriyle anlattı.

Eşinin ölümünden sonra dönümlerce araziye yayılan çiftlik işleriyle ilgilenen ve aynı zamanda siyasete atılan Halit, hayatının en zorlu dönemlerini geride bıraktığını söyledi.

Baf’tan Yeşilova’ya, oradan da Güzelyurt’a uzanan göç hikâyesini de paylaşan Ayla Halit Öneren, kadınların siyasette daha çok yer alması gerektiğini vurguladı.

"İNSANLARA HER YÖNDEN YARDIMCI OLMAYA ÇALIŞTIM"

Kendi yöresinde Kıbrıs Türk halkı için elinden geleni yaptığını söyleyen Öneren, "İnsanlara her yönden yardımcı olmaya çalıştım. Bunu da karşılık beklemeden yaptım." dedi.

Tüm zorluklara rağmen 2'si hekim, 2'si mühendis olmak üzere 4 çocuk yetiştiren Halit, evlat sevgisinin bambaşka olduğunu söyledi.

Halit, "Hep dua ederdim; 'Allah'ım beni dosta düşmana karşı mahcup etme, bu çocukları büyüteyim, insan içine çıksınlar, sevilip sayılsınlar, başka bir şey istemem' diye. Çok şükür Allah yardım etti." dedi.

LARNAKA'DA BÜYÜDÜ

Evlenmeden önceki ismiyle Ayla Müderrisoğlu, Larnakalı Mehmet Zeki ile Limasollu Nezihe Hanımın ilk çocuğu olarak 1934'te Larnaka’da dünyaya geldi. 

Çok eskiden okul olarak kullanılan Larnaka'daki o evde geçirdiği çocukluğunu ise unutmayan Ayla Halit, şunları söyledi:

"Bir kapısı denize, bir kapısı mahalleye açılan kocaman bir evimiz vardı. Çocukluğumuz güzel geçti. Annemle babam çok muhabbetliydi. Birbirleriyle isimleriyle hitap etmezlerdi, 'Canım' aşağı, 'canım' yukarı. Babam Dr. Küçük’ün kardeşi Ahmet Efendiyle Türkiye’ye ve Arap ülkelerine canlı hayvan satardı. Kumaş dükkanı da vardı. Annem dükkandaki kumaşlardan çok güzel elbiseler dikerdi bana."

ÜNİVERSİTE YERİNE BAF'A GELİN GİTTİ... "KISMETTİ, YAZIYDI, ÇEKECEĞİM VARDI…"

İlkokula Larnaka’da başlayan Ayla Halit, Amerikan Akademi’ye devam etti. Her sene sınıf birincisi gelen, parlak bir öğrenci olan Ayla Halit’in en büyük hayali hukuk okumaktı ancak 17 yaşında Halit Kazım’la evlendirildi.

"Zamansız evlendim. 18 yaşıma henüz basmadığım için nikâhta babam bana kefil oldu." diyen Ayla Halit, üniversiteye gitmenin hayalini kurarken Baf’a gelin olarak gittiğini belirterek şunları söyledi:

"Baf’ta amcam vardı, Eyüp Efendi. Onun yetiştirdiği Orhan Şevket’le arkadaştı benim rahmetlik. Beraber geldiler bize. Saçları ağarmış bir adam, evli barklı biri sandım ben onu. Yemek yedik birlikte. Bilsem karşılarına çıkmazdım. Orhan Bey’e kızı Engin’in hangi üniversiteye gideceğini sordum. ‘Kızlar çok okuma istemez Ayla’ dedi. Ben de hukuk okuyacağımı söyledim. Baf’a dönerken, ‘Kız bize okuyacağını işittirdi, bu iş olmaz Orhan’ demiş. Annem bir hafta sonra söyledi bana görücü geldiklerini. ‘Okuyacağım’ dedim, rahmetlik babam tutturdu, ‘Kalbime sızı gelir, öleceğim, hepiniz ortada kalacaksınız’ diye. Dedem (Mehmet Zihni) başını yere soktu, hiçbir şey söylemedi. Çok canım sıkıldı ama kısmetti, yazıydı, çekeceğim vardı."

"HALİT KAZIM KİMİN İHTİYACI OLSA YARDIMA KOŞAN BİR ADAMDI"

Üç oğlu ve bir de kızı olduğunu söyleyen Ayla Halit, kimin ihtiyacı olsa yanına koşan eşinin Baf’ın Türk belediye başkanı oluşunu şu sözlerle anlattı:

"Rum ve Türk belediyeleri ayrılmıştı. Baflılar, belediye başkanı olsun diye ısrar etti. O da oldu. Kimin bir şeye ihtiyacı olsa, rahmetlik hemen koşardı. Kim para istese, yardım ederdi."

Ayla Halit, eli açık biri olan eşinin öldüğünde 18 bin Kıbrıs Lirası alacağı olduğunu da unutmadığını söyledi.

Halit, Baf’ın Rum semtinde yaşadıklarını, eşi Halit Kazım’ın hayvancılık ve tarım işlerini köyü Yeşilova’da (Mandirga) yaptığını ve çok yoğun çalıştığını söyleyerek, "Sabah sabah evden çıkar işçilerin yanına giderdi. Yaz-kış işçi çalıştırırdık yanımızda. Beş yüz baş davarımız vardı. Yer fıstığı, fasulye, arpa, buğday ekerdik. Köydeki işleri bitirince kasabaya, kendi ofisine gelir, belediyenin işlerini buradan yapardı. Şikâyeti olanlar bazen eve de gelirdi." diye konuştu.

4-5 yıl belediye başkanlığı yapmış, 1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla birlikte Temsilciler Meclisi’ne seçilen Baf Milletvekili Halit Kazım, 1963 yılında Avukat Altay Aziz’in arabasıyla Lefkoşa’daki bir komite toplantısına giderken geçirdiği trafik kazasında, henüz 42 yaşındayken hayatını kaybetti. Ardında 29 yaşında, 4 çocukla yalnız kalan eşi Ayla Halit kaldı.

Kazadan haberi olan birçok yakını o gün eve gelmişti ancak kimse gerçeği söyleyememişti. Boğazı ağrıdığı için verilen ilacın sakinleştirici olduğunu düşünen Ayla Halit, "Ne var, ne oluyor?" diye sorarken kazayı öğrendi ve derin bir yıkıma uğradı; "Genç, sağlıklı bir insanın ölüm haberini vermek de almak da çok zordur… Mandirga köyünde toprağa verdik. Cenazesi çok kalabalıktı; Türk, Rum herkes katıldı, yollar insanlarla dolup taştı." dedi.

YİNE BİR RÜYA VE MİLLETVEKİLLİĞİ DÖNEMİ…

Eşinin kaybından sonra Baf seçim bölgesinden Temsilciler Meclisi’ne girmesine yine bir rüya vesile olmuş.

"Rüyamda gördüm rahmetliği. Etrafında teşkilatın adamları vardı. Ertesi gün Denktaş Bey’in adamları gelip ‘Milletvekilliğini kabul eder misin?’ diye sordu. Meclis’te anlaşmazlık vardı, ‘Seçime gitmeyelim’ dendi, belliydi bir şeyler olacağı. Kabul ettim."

Temsilciler Meclisi’nin ilk kadın milletvekili olan Ayla Halit’in yemin töreni 26 Ekim 1963 tarihli Akın Gazetesi’nde "Temsilciler Meclisi’nin ilk kadın üyesi Ayla Halit Kâzım dünkü oturumda ant içti." diye verildi.

"Meclis Başkanı Glafkos Klerides, Başkan Vekili de amcamın oğlu Dr. Orhan Müderrisoğlu’ydu. Klerides’in huzurunda yemin ettim. Seçimle değil, tayinle milletvekili oldum, kimse de itiraz etmedi. 2-3 defa anca gidebildim Meclis’e,  olaylar çıkınca Meclis işi bitti ama Denktaş Bey Türkiye’den döndükten sonra bizi yine toplantılara çağırırdı. Bir defasında köye de geldi, konuşma yapmak istedi, onun partisinden olmayan köylüler Denktaş Bey’in konuşması dinlenmesin diye traktörleri çalıştırdıydı."

BAF'TAN YEŞİLOVA'YA GÖÇ

Olayların başlamasıyla Baf’ın Rum semtindeki evlerinden ayrılarak Yeşilova’ya Ayla Halit ve ailesi, kapatıp kaçtıkları evlerinin talan edilmesiyle bir süre sonra tüm eşyalarını köye götürmüş.

Halit şöyle devam etti:

"Çocuklarla köydeki ambarlardan birine yerleştik. Rumlar, inşaat, mevzi yapmasınlar diye Türklerin çimento almasına izin vermezdi. Bu süreç geçene kadar ambar ambar dolaştık, hangi ambar boşsa orda kaldık. Köyde bakkaliyemiz de vardı. Çok çalıştım köyde. Rumlara da çok iş yaptım. Lisan bilen kimse yoktu. BM askerleriyle iyi anlaşırdım, davamızı, zorluklarımızı da anlatırdım. Zor durumda olan köylere Barış Gücü ile yiyecek yolladık. BM askerleri gizli gizli bademliğe gelirdi, ben erzakları arabama yükler, götürürdüm. Mazot, gaz yağı, yiyecek. Aklınıza ne gelirse...

Oğlanlardan ikisini İstanbul’daki Kadıköy Maarif Koleji’ne yolladım. Zeki (İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Zeki Öngen) İstanbul’da tıbbiyeye gitti, Kazım (Öngen) ve Halit (Doğan Halit Yalkı) İngiltere’de makine mühendisliği okudu. Kızım Nezihe’yi (Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Nezihe Kavas) de Zeki’nin yanına yolladım. O da tıbbiyede okudu. Ben okutmadım. Onlar okudu."

"ÖLDÜRÜLECEĞİM DİYE DEĞİL DE NAMUSUMA DOKUNURLARSA DİYE KORKTUM"

Ayla Halit, Yeşilova’da Rumlar tarafından uğradıkları saldırıyı, verdikleri şehitleri, iki kez esir edilişini, köylüleri için yaptığı girişimleri de hiç unutmadığını belirterek, şu açıklamada bulundu:

"Genç mücahitleri aldılar götürdüler. Kadınlar ağlar. Nerededirler bilen yok. Yaşlı erkekleri de sinemaya kapadılar. İki yazı yazdım, biri Barış Gücü’ne, biri de Denktaş Bey’e hitaben. BM askerleri köyde devriye gezerken arabadan içeri, BM askerinin kucağına attım yazıyı, durmadılar. Gece Yunan komutan geldi. ‘Evi gezeceğiz’ dedi. Zaten yoklama yapmışlardı. Bir daha gezdiler. Ertesi sabah da gelip beni esir aldılar. Yeni evli bir çiftin evinde 15 günden fazla tutuldum. Rum askeri beklerdi kapıda. Annem gelir pencereden yemek uzatırdı ama hiç konuşamazdık. Öldürüleceğim diye değil de namusuma dokunurlarsa diye korktum. Oğlum Zeki de tatile gelmişti, o da esir düştü. Çok dayak yedi. 20’den fazla şehit verdik. Beni trollinin (römork) arkasına koyup götürdüler öldürülenlerin mezarlığa."

BBC MUHABİRLERİNE REHBERLİK ETTİ

Köye gizli gizli giren BBC muhabirlerine nasıl rehberlik ettiğini de gururla anlatan Halit, şöyle devam etti:

“Rumlar bizim evin damında, biz de evde esirdik. Bakkaldan bir şeyler istediler, izin alıp çıktım. İki BBC muhabiri buldu beni yolda. Rum polisi uyurken gizlice köye girmişler, durumu öğrenmek istediler. Sinemaya götürdüm onları, esirleri tehdit edip tavanı nasıl kurşunladıklarını gösterdim. Şehitlerin mezarını da görmek istediler. Gittik. Tesadüfen aileler orada ağlardı. Onların da fotoğrafını çektiler. Askerler bizi evin damından gördü. Muhabirler korktu, ‘Çabuk bizi köyden çıkar’ dediler. Önlü arkalı sürdük köyün dışına, ben çekildim kenara, uçar vaziyette kaçtılar. Bizi takip eden Rum askerleri arabadan inmemi istedi, inmedim, bastım gaza eve gittim.

Yunan komutan arkamdan geldi, ‘Biz seni serbest bıraktık ama sen aleyhimize yayın yaptın’ dedi. ‘Ne yaptıysanız onu söyledim’ dedim ben de. Bu tarafa geçtiğimde rahmetlik İrfan Nadir’le Safiye Nadir evime gelip bana BBC’deki bu yayın için teşekkür etti. Türkler lehine yapılan tek program bu olmuş..”

"KAZANAMAYACAĞIMI BİLEREK GİRDİM SEÇİME"

Olay yatıştığında ve yeniden seçime gidildiğinde bağımsız milletvekili adayı olduğunu söyleyen Ayla Halit o günlerden ise şöyle söz etti:

"Gözü kara bir insandım. ‘Yapamam’ diye bir şey yoktu. Bir işi üstlendim mi ille bitirecektim. Adaylığı da inat üzerine koydum. Haber yolladılar bana katılmayım diye. Dinlemedim. Aydın’a (Ayyanni) gittiğim gün Dr. Fazıl Küçük de Kazım Ahmet Raşit’in propagandasını yapardı. Kahvede buluştuk. Beni de dinlediler. Konuşmamı beğenirlerdi ama verilmiş sözler varmış! Kazanamayacağımı bilerek girdim yani seçime."

"HER ŞEYİ GERİDE BIRAKTIK. BAZEN ‘KEŞKE GELMESEYDİM’ DERİM"

1974’te Yeşilova’dan ayrılarak Güzelyurt’a yerleşen Ayla Halit, her Kıbrıslı gibi göçün etkilerini hissetmiş.

"Bu tarafa ilk geçtiğimde çarşıdan soğan, kuru fasulye alamazdım." diyen Halit, "Bunları hepsini ben yetiştirirken satın almak zoruma giderdi. Davar gördüğümde, sütlü inek gördüğümde içim cız ederdi. Zahireleri verdim. Ödenmeden geldik. Beş kuruş paramız yoktu iş çevirmek için. Rum tarafındaki Zahire Müdürü, paramı Türk bankasına yatırdı da ben o parayla işe başlayabildim bu tarafa. Vermeyebilirdi… Malımızın karşılığını alamadık ve bu beni çok üzdü. İskan’ın eşiğini eskittim gide gele.  Bizim topraklar başkaydı. Kıtlık da çekmedik, ürünümüzü satmak için zorluk da çekmedik. Rumlar mücahitlerden izin alır, köye gelir soğan, fıstık, fasulye, susam, hellim ne isterlerse kamyonlarına yükler alır götürürdü. Burada bir portakalı dahi satamıyoruz. Her şeyimizi geride bıraktık. Bazen ‘Keşke gelmeseydim’ derim. Çocuklarımı düşünüp geçtim bu tarafa hepsi yurt dışındaydı." diye konuştu.

"MANDİRGA'YA OKUNMUŞ SU VE ÇİÇEK YOLLARIM"

Ayla Halit, Güney Kıbrıs’ta kalan eşi Halit Kazım’ın mezarını sağlık sorunları nedeniyle ziyarete gidemese de çocuklarıyla okunmuş su ve çiçek gönderdiğini şu sözlerle anlattı:

"Acı zamanla azalır ama insan hep geçmişi hatırlar. Gece uykularım kaçar. Hep eskileri düşünürüm. Eski hayatımı özlerim. Larnaka’yı, Baf’ı, Mandirga’yı özlerim. Rahmetliği de hep rüyalarımda görürüm. Gençlik haliyle, giyinmiş, kuşanmış gelir gözümün önünde. Hep aynı lafları söyler, sitem ederim; Neredeydi, neden beni bırakıp gitti? Mezarına sürekli gidemem ama suya okurum. Okunmuş suyla çiçek yollarım ona."

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR


Yorum Yap

Yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir.Giriş yapmak için tıklayınız.

Tüm Yorumlar