Hasgüler yorumladı: Türkiye-İsrail normalleşmesi Kıbrıs'a neler kazandırabilir?

10 Mart 2022

Güncelleme: 19 Eylül 2025

A
A

Türkiye - İsrail ilişkileri, 14 yıl sonra İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'un Ankara ziyaretiyle yeni bir döneme girdi. Bölgenin ihtiyacı olan normalleşmeden Kıbrıs nasıl etkilenecek, neler kazanacak? Prof. Dr. Mehmet Hasgüler MYK Haber’e anlattı.

ZgotmplZ

Türkiye ve İsrail arasında yeni bir normalleşme dönemi başlarken, bölgedeki ekonomik ve siyasi gelişmelerin de yeniden şekillenmesi bekleniyor.

2008 yılında İsviçre'deki Davos zirvesinde, dönemin Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres arasında “One minute” kriziyle başlayan kriz, Gazze'ye insani yardım götüren “Mavi Marmara” gemisine yapılan baskınla zirve yapmıştı.

Diplomatik olarak ilişkiler bu süreçte kopma noktasına gelse de, ekonomik faaliyetler ise artarak devam etti.

Bölgesel ve uluslararası gelişmeler, iki eski müttefiki güvene dayalı ilişkileri yeniden tesis etme konusunda bir araya getirmeye teşvik ederken, kuşkusuz bu sürecin en büyük kazananlarının başında, Doğu Akdeniz’deki enerji potansiyelinden maksimum fayda sağlamak isteyen Kıbrıs’ın iki kesiminin de olduğu bölge ülkeleri yer alacak.

Uluslararası ilişkiler uzmanı, akademisyen Prof. Dr. Mehmet Hasgüler de, bu duruma dikkat çekiyor. Türkiye ve İsrail arasındaki normalleşmenin, Kıbrıs’ta siyasi çözüme de ivme kazandırabileceğini vurguluyor.

Hasgüler, MYK Haber’e iki ülke arasındaki normalleşme sürecini değerlendirdi, Kıbrıs özelinde elde edilebilecek kazanımları da anlattı.

Prof. Dr. Mehmet Hasgüler
KRİZ DÖNEMİNDE NELER YAŞANDI?

"Türkiye ve İsrail’in bölgesel ve uluslararası alanlarda birbirleri ile iletişim ve iş birliği içerisinde olmaları son derece önemlidir. Türkiye İslam ülkeleri arasında İsrail'i ilk tanıyan ülkedir. Elbette ki her iki ülke de aynı doğrultuda siyaset izlemeyebilir, bu da doğaldır. Ancak Türkiye’nin bölge içerisindeki medeniyet ve devlet derinliği, cumhuriyet devrimleriyle beraber büyük bir noktaya ulaştı.

Bugüne baktığımızda ise, Türkiye Cumhuriyeti dış politikasında 2008’den sonra İsrail ile münasebetlerinde Filistin meselesi nedeniyle bir gerginleşmeye girdi. 14 yıl boyunca İsrail'in de Türkiye dışında ama bölge içerisinde, Müslüman veya Müslüman olmayan devletlerle iş birliği alanları geliştirdi. Güney Kıbrıs da bunlardan birisi oldu."

ANAHTAR TÜRKİYE

"Türkiye, barındırdığı demokrasi, laiklik ve insan kaynağı bakımından zenginliği nedeniyle, diğer ülkelere göre bir adım önde. Rusya - Ukrayna savaşında iki ülkeyi de itmeden bir denge politikası izleyebiliyorsa, İsrail’le de bence çıkarlarını örtüştürdüğü konularda, doğal gaz konusu önde olacak şekilde sayısız alanda iş birliği yapma imkanı vardır. 

Siyaseten veya dış politika içerisinde her zaman uluslararası ilişkilerde çıkarlar ön, ideolojiler geri plandadır. Filistin dayanışması var ama Kıbrıs meselesinin pozisyonu bundan daha farklıdır.

Türkiye bölgede İsrail ile birlikte Mısır ve İran’la da rekabet halinde ancak bu rekabetin, iş birliği yapmayı engellemeyeceğini bize geçmiş tarih söylüyor. Türkiye büyük bir ülke, müktesebatını kademeli olarak ve çok bileşenli bir dış politikayla sürdürüyor."

ENERJİDE RUS BAĞIMLILIĞINDAN KURTULMAK İSTEYEN BATI BİR FIRSAT

"Bugün Rusya’nın batıyla olan sorunlarında ve oluşan yeni durumun nereye evrileceğini tahmin etmek çok zordur. Rusya’nın enerji konusundaki batıya dönük bir ana üretim deposu olmasından batı yavaş yavaş sıyrılmak istiyor. Bunun Batı’nın kendi içinde çıkar manzumelerini çeşitlendirmesiyle alakası var. "

KIBRIS DAHİL HERKES KAZANIR

"Bu durum bize Kıbrıs’taki doğal gazın varlığını hatırlatıyor. Kıbrıs'ta bizleri çatıştıran, rekabet haline sokan siyasi uyuşmazlık çıkarların önüne geçmiş durumda.  Bunu berraklaştıracak bir noktaya gelinebilir mi? Türkiye Doğu Akdeniz’de Kıbrıs’ın da içerisinde olduğu bu enerji hattının hem güvenliğini hem de ana aktörlüğünü üstlenerek, Batı’ya bu yönde bir katkı ve ülkesine de zenginlik sağlayabilir mi? Bence Kıbrıs’tan Türkiye ve İsrail’e bu noktadan bakmamız gerekiyor.

Türkiye yeni bir arayış, iş birliği ve ilişki hattı çiziyor. Bunun ne kadar başarılı olacağı karşılıklı diplomasiye bağlı."

İSRAİL LOBİSİ TÜRKİYE’YE FAYDA SAĞLAR

"İsrail ve Türkiye ilişkilerinde de ulusal çıkarlar başka bir koşulda uzlaştırılabilir. Uzlaştırılamayacak konular, o ülkelerin kendi bölünmez bütünlükleriyle sınırlıdır. Ben iki ülke ilişkilerine bu şekilde bakıyorum. ABD’deki Ermeni meselesi ile ilgili konularda geçmişin aksine İsrail’in Türkiye aleyhine dönük kamu diplomasisini gördük. İlişkilerin iyi olduğu dönemler de İsrail, Türkiye’yi bu konu da dahil pek çok alanda destekliyordu. Önemli olan sorunların üzerlerini örtmeden ülkelerin iş birliğine devam etmesidir. "

ABD’NİN EASTMED HAMLESİ BOŞUNA DEĞİL

"Amerika Birleşik Devletleri, deniz altı doğal gaz boru hattı projesi EastMed’den bilerek desteğini çekti. Ben, İsrail- Türkiye ilişkilerinin başlamasıyla birlikte, bu alanlarda enerji konusunda daha pragmatik ve yaşama geçebilir bir enerji güvenliği hayata geçebileceğini düşünmekteyim. Güney Kıbrıs’ın da bu çerçevede Türkiye ile İsrail'in oluşturacağı güç ve iş birliğine eşlik etme ve siyasi çözüme de ivme kazandırma konusunda bir yol veya ara kesit bulunabilir."  

KIBRIS SORUNUNA DA KATKI VERECEK

"Tarihsel, kültürel, diplomatik ve devlet geleneği açısından bu iki ülkenin yapabileceği iş birliği, hem daha kolay hayata geçebilir, hem de kendiliğinden Kıbrıs sorununa pozitif bir yansıma yaratabilir.

Bunu bir fırsat olarak görüyorum. Rum ve Türk tezlerine uygun olmayabilir, önemli olan yaşayabilecek bir siyasi çözüme insanları motive etmektir. Federasyonun denemesi yapılmış, reddedilmiştir. Daha pratik ve kimsenin öbürünün üzerinde; gerek siyasi gerekse ekonomik otorite kurmayacağı bir formül doğal gaz üzerinden sağlanabilir.

Avrupa’nın ‘kömür çelik topluluğu’na giden süreci hatırlayın. Birkaç yıl önce birbirini yemiş, milyonları katletmiş Fransız ve Almanların uzlaşması gibi, bir ‘doğal gaz enerji ajansı’ çok rahat oluşturabilir. Hep yukarıdan denenmiş olan uzlaşma arayışları yerine, ekonomik temelli uzlaşma sağlanabilir. Üstelik siyasi şapkayı ona giydirmek çok daha kolay olur.

Ekonomik olarak iş yapan ülkeler, en rasyonel olan çözümü bulurlar. Bizde yıllardır hep tersinden gitti. Birleşmiş Milletler bir tarif yaptı ve hep o tarifin etrafında sürekli fasit daireye (kısırdöngü) girildi. Kapalı Maraş mevzusu da benim değerlendirmeme göre benzer bir konudur. Gerek Türkiye’nin gerekse Kıbrıslı Türklerin buradaki bekalarını, ekonomik iş birliği üzerinden inşa etmek doğru olandır."


MEHMET HASGÜLER KİMDİR?

Araştırmacı yazar, akademisyen, uluslararası ilişkiler profesörü, öğretim üyesi. 29 Mayıs 1965, Mağusa doğumludur.

İlk, orta, lise öğrenimini aynı kentte tamamladı. Üniversite eğitimi için 1983’te Türkiye’ye gitti. 1989’da Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi'nden mezun oldu. Aynı bölümde yüksek lisans (1991) ve Ankara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde doktora (1998) yaptı. Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde doktora sonrası çalışmalarda bulundu.

 

Mehmet Hasgüler / Foto: Makro&Mikro

2001-2015 yılları arasında Çanakkale On sekiz Mart Üniversitesi’nde Öğretim Üyesi olarak görev yaptı; 2008 yılında Doçent, 2014 yılında Profesör unvanını aldı. İstanbul Üniversitesi, Beykent Üniversitesi, Yakın Doğu Üniversitesi, Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi, Lefke Avrupa Üniversitesi, Girne Amerikan Üniversitesi’nde kısmi zamanlı olarak dersler verdi.

Çanakkale On sekiz Mart Üniversitesi’nde 2003-2004 yılları arasında Bölüm Başkanlığı, 2004-2006 yılları arasında Stratejik Araştırmalar Merkezi Müdürlüğü görevlerinde bulundu.

Birçok ulusal ve uluslararası bilimsel etkinlikte bilim komitesi üyesi olarak görev alan Prof. Dr. Mehmet Hasgüler, Uluslararası Politika, Kıbrıs, Üçüncü Dünya Ülkeleri, Uluslararası Örgütler, Türk-Yunan İlişkileri gibi konularda konferanslar verdi.

13 Haziran 2004’te Avrupa Parlamentosu seçimlerine tek bağımsız Türk aday olarak Güney Kıbrıs’tan katıldı ve Rum seçmenlerden 690 oy aldı.

1 Ocak 2016’da BM Barış Gücü denetimindeki tarihi Taksim sahasında başlattığı yürüyüşünde 75 gün yürüdükten sonra BM Barış Gücü’ne sahanın yarısını sivil yürüme alanı olarak kabul ettiren kişi olarak tarihe geçti.

Prof. Dr. Mehmet Hasgüler’in alanında çok sayıda ulusal ve uluslararası kitap, makale ve kitap bölümü yazarlığı bulunuyor.  'Kıbrıs’ın Turuncusu' adındaki kitabı Yunanca olarak da yayınlandı.

'Devletlerarası ve Hükümetler-dışı Uluslararası Örgütler: Tarihçe, Organlar, Belgeler, Politikalar' kitabı İngilizce diline çevrildi ve Savaş Yayınları tarafından Ankara’da 2020 yılında basıldı.

Yeni Yüzyıl, Finansal Forum, Referans, Yeni Şafak, Radikal, Cumhuriyet, Afrika gazetelerinde yazıları yayınlanan Prof. Dr. Mehmet Hasgüler, Kıbrıs gazetesinde 2014-2020 yılları arasında köşe yazarlığı yaptı.

Hasgüler, 2010-2013 yıllarında KKTC 3'üncü Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun siyasi danışmanlığını yaptı.

15 Ocak 2015’den bu yana KKTC Yükseköğretim Planlama Denetleme Akreditasyon ve Koordinasyon Kurulu (YÖDAK) üyesi olarak görev yapıyor.

AK Parti Siyaset Akademisi'nde Kıbrıs, Dış Politika, Uluslararası Örgütler ve Türkiye alanlarında dersler veriyor.

Makaleleri Tarih ve Toplum, İktisat Dergisi, Türkiye Günlüğü, Birikim dergilerinde yayımlandı.

Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) Cenevre’deki merkezine 28 Aralık 2020 tarihinde ortak üyelik için bizzat başvurdu.

23 Ocak 2022'de yapılan milletvekilliği erken genel seçimlerinde Demokrat Parti’den Gazimağusa 4'üncü sıra milletvekili adayı oldu.

Evli ve bir çocuk babasıdır.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

İLGİLİ HABERLER


Yorum Yap

Yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir.Giriş yapmak için tıklayınız.

Tüm Yorumlar