Cuma Hutbesi - 1 Ağustos 2025

1 Ağustos 2025

Güncelleme: 8 Ağustos 2025

A
A

Din İşleri Başkanlığı'nca hazırlanan cuma hutbesinde bu hafta "Hayâ: Allah’ın Emri, Fıtratın Gereği" konusuna yer verildi.

ZgotmplZ

1 Ağustos 2025 tarihli ve "Hayâ: Allah’ın Emri, Fıtratın Gereği" konulu cuma hutbesi:

        "Muhterem Müslümanlar!

Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.s) ashabına, “Allah’tan gerektiği gibi hayâ ediniz!” buyurdu. Ashâb-ı kirâm, “Ya Resûlallah! Biz Allah’tan hayâ ediyoruz!” dediklerinde, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) onlara şu uyarıda bulundu: "…Allah’tan hakkıyla hayâ etmek, bütün organları her türlü günah ve haramdan korumaktır. Dünyanın geçici nimetlerine aldanmamaktır. Ölümü ve hesabı asla unutmamaktır." (Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 24.)

Aziz Müminler!

Hayâ, yüce dinimiz İslam’ın kadın erkek her Müslüman’a emrettiği temel bir ahlak ilkesidir. Hayâ, nefsin her türlü aşırılığına karşı gösterilen onurlu bir duruştur. İnsanı bütün kötülüklerden koruyan güçlü bir kalkandır. Hayâ,  bir hayat tarzıdır. Fıtratın gereği, bedenin süsü, imanın hayata yansımasıdır. Hutbeme başlarken okuduğum hadis-i şerifte Allah Resûlü (s.a.s), “…Hayâ, imandan bir parçadır.” (Müslim, Îmân, 57.) buyurarak, hayânın önemine dikkat çekmektir.

Hayâsızlık ise, ahlaki değerleri yok eden, insanın onur ve saygınlığını ayaklar altına alan bir felakettir. Şeytanın, en sinsi tuzaklarından biridir.  Nitekim Yüce Rabbimiz, “Ey Âdemoğulları! Avret yerlerini kendilerine açmak için, elbiselerini soyarak ana babanızı cennetten çıkardığı gibi, şeytan sizi de saptırmasın...” (A’râf, 7/27. buyurmaktadır.

Kıymetli Müslümanlar!

Maalesef,  mahremiyetin pervasızca ihlal edildiği bir çağda yaşıyoruz. Günümüzde giyim sektörü, modacılar ve bazı medya çevreleri, “özgürlük” ve “çağdaşlık” adı altında çıplaklığı özendirmekte, örtünmeyi değersizleştirmektedir. Bu anlayış, kadını da erkeği de değerli bir varlık olmaktan çıkarıp izlenen ve tüketilen bir nesneye indirgemiştir. Oysaki insanın bedenini, mahremiyetini ve özelini toplum önünde sergilemesi; aklın, vicdanın ve fıtratın bozulmasıdır. Resûl-i Ekrem (s.a.s), “Azîz ve Celîl olan Allah Halîm’dir, hayâ sahibidir, ayıp ve kusurları örtendir. Hayâyı ve örtünmeyi sever." (Nesâî, Gusül, 7.) buyurmaktadır.

Değerli Müminler!

Tıbbi bir zorunluluk olmadan sadece beğenilmek ve özenti uğruna vücut organlarının yapısını değiştirmek, estetik ameliyatlarla fıtratı bozmak Allah’ın yarattığını beğenmemek ve şeytanın oyununa gelmektir, günahtır. Nitekim şeytan Allah’ın huzurundan kovulduğunda, “…Kullarına Allah’ın yarattığını değiştirmelerini emredeceğim…" (Nisâ, 4/119.demiştir. Ayrıca hangi amaçla olursa olsun dövme yaptırmak, Ekranlarda, dijital mecralarda, görsel ve yazılı basında dinimizin tasvip etmediği kıyafetlerle paylaşımlar yapmak her açıdan çirkin bir davranıştır. Hutbeme başlarken okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Müminler arasında hayâsızlığın yaygınlaşmasını isteyenlere dünyada ve ahirette can yakıcı bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Nûr, 24/19.)

Aziz Müminler!

Allah’ın hayâ ve iffet konusunda erkeğe ve kadına yüklediği sorumluluk aynıdır. Nitekim Yüce Rabbimiz Nûr sûresinin otuzuncu ve otuz birinci ayetlerinde şöyle buyurmaktadır: “Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, iffet ve namuslarını korusunlar…” “Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, iffet ve namuslarını korusunlar. Kendiliğinden görünen yerler dışında ziynetlerini göstermesinler. Başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar...” (Nûr, 24/30, 31.) O halde, her işimizde olduğu gibi giyim kuşam ve mahremiyet konusunda da ölçümüz Allah’ın emirleri ve Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in sünneti olmalıdır. Bazı sinema, dizi film, dijital mecralarda yapılan yayınlar ve reklamlar aracılığıyla normalleştirilmeye çalışılan çıplaklık, cesaret ve özgürlük değil, aile kurumuna yapılan bir saldırıdır. Ahlak ve edep ölçülerinin çiğnenmesine sessiz kalan herkes büyük bir vebal altındadır. Çünkü neslimizin iffetini, edebini ve ahlakını korumak hepimizin ortak sorumluluğudur.

Kıymetli Müminler!

1 Ağustos tarihi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde üç önemli olayın yıl dönümüdür: Kıbrıs’ın Osmanlılar tarafından fethi (1571), Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı’nın (TMT) kuruluşu (1958) ve Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’nın teşekkülü (1976). Bu tarih, Kıbrıs Türk halkının varoluş mücadelesini, vatan sevgisini ve özgürlük idealini simgeler. Asırlardır adada huzur ve adaletin teminatı olan Türk milleti, iman gücüyle haksızlıklara karşı durmuş, inancını ve kimliğini korumayı başarmıştır.

Aziz Müminler!

 Unutmayalım ki yeryüzünde barış, adalet ve huzur ancak inanç, sabır ve birlik ruhuyla tesis edilir. Nitekim Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de, “Ey iman edenler! Allah’a yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.” (Muhammed, 7) buyurmuştur. Bu ayet, hem dünün mücahitlerini hem de bugünün genç neslini inançla, cesaretle ve sorumlulukla hareket etmeye teşvik etmektedir. Bu anlamlı gün vesilesiyle şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnetle yâd ediyoruz. Yüce Rabbimiz, bu aziz vatanı ilelebet İslam’ın nuruyla aydınlatsın, birliğimizi ve dirliğimizi daim eylesin.

Hutbemi Allah Resûlü (s.a.s)’in şu duasıyla bitiriyorum: “Allah’ım! Senden hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği dilerim.” (Müslim, Zikir, 72.)

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR


Yorum Yap

Yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir.Giriş yapmak için tıklayınız.

Tüm Yorumlar