
Gözügüzelli, Rumların Suriye hamlesini yorumladı: Pinokyo siyaseti
22 Şubat 2025
Güncelleme: 24 Şubat 2025
Uluslararası Hukuk Uzmanı Doç. Dr. Gözügüzelli, bugüne kadar Suriye'nin yanında olmayan Rumların, Türkiye'ye yakın yeni Suriye yönetimi ile ilişki kurma çabasını "pinokyo siyaseti" olarak niteledi.

Suriye'de 61 yıllık Baas rejiminin son bulmasının ardından Ahmet Şara yönetimindeki Suriye'nin Türkiye ile yakın ilişkileri, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nde (GKRY) kaygıya yol açtı.
Türkiye'nin Libya gibi Suriye ile de münhasır ekonomik bölge (MEB) sınırlandırma anlaşması beklenirken, Avrupa Birliği'nden (AB) umduğunu bulamayan Rumlar, doğrudan Şara ile temasa geçti.
Rum Dışişleri Bakanı Konstantinos Kombos, önceki gün Suriye'yi ziyaret ederek, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile görüştü.
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Milletlerarası Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emete Gözügüzelli, Rumların bu hamlesini "pinokyo siyaseti" siyaseti olarak niteledi.
Kombos'un ziyaretini ve Rum yönetiminin izlediği Suriye siyasetini MYK Haber için yorumlayan Doç. Dr. Gözügüzelli, bugüne kadar Suriye meselesine hiçbir katkısı olmayan Rumların, yeni Suriye yönetimi karşısında uyandıracağı etkinin zayıf olacağını belirtti, bölgede söz sahibi olan Türkiye'nin yükselen gücünün Güney'i endişe ve korkuya sevk ettiğine dikkat çekti.
Suriye ile komşu olanın yıllardır Kıbrıs Türklerini ve haklarını yok sayan GKRY değil Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) olduğuna vurgu yapan Emete Gözügüzelli, Rumların Suriye ziyaretinin aynı zamanda KKTC'nin de statüsünün yükseltilmesine yönelik endişenin de bir tezahürü olduğunu söyledi.
Uluslararası Hukuk Uzmanı Doç. Dr. Gözügüzelli'nin değerlendirmeleri şöyle:
"RUMLARIN ÜÇ AMACI VAR"
"Güney Kıbrıs Rum Dış İşleri Bakanı Konstantinos Kombos'un Suriye ziyaretini özellikle birkaç hususta değerlendirmemiz gerekiyor.
Birincisi; Türkiye-Suriye ilişkileri bağlamında oluşan atmosfer, Türkiye'nin gücü endeksinde Suriye'yle ilişkiler ve buna dayalı olarak planlanan deniz yetki alanları anlaşmasının imzalanması mevzusunun karşısında hamle yapmak.
İkinci husus; Kıbrıs Cumhuriyeti varlığını, Suriye yönetimine özellikle hatırlatma ihtiyacı hissederek, adada tek yönetim varmış noktasında davranarak, Kıbrıs Türk hak ve menfaatlerini yok sayarak, Suriye üzerinden politika geliştirmek ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin önümüzdeki dönemde Suriye ile ilgili ilişkilerinin olası ticari, ekonomik ve/veya diğer yönden oluşabilecek ilişkilerin önüne geçmek.
Üçüncü husus, elbette, burada bu konuda bakmamız gereken diğer boyut, Güney Kıbrıs Rum liderliğinin bizzat Avrupa Birliği kartını kullanarak, Suriye üzerinde aslında bir havuç rolünü üstlendiğini, yani, Rumlarla ikili ilişkileri ve Rumların istediği tezleri desteklemezse, Avrupa Birliği'nin Suriye'nin normalleşmesine ve uluslararası toplumla münasebetlerinin ortaya koyacağı katkıyı blokaj edeceğine dair aslında mesajlar verme yönünde gayret sarf etmesi."
"ZİYARETİN ETKİSİ OLMAYACAK"
"Bugüne kadar Suriye meselesinde, hiçbir anlamda Suriye halkının güvenlik ve istikrarıyla alakalı olarak hamlede bulunmayan Rum yönetiminin, bu ziyaretiyle Suriye yönetimi karşısında uyandıracağı etki ve derece elbette bir o kadar zayıf olacaktır.
Zira Suriye Cumhurbaşkanı Ahmet Şara'nın Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la yaptığı görüşmede vurguladığı çok önemli bir mesaj vardı; o da 'Dost Türkiye' mesajı idi. Benzer bir mesajın Rum Dış İşleri Bakanı'yla yapılan görüşmede, esasen 'Dost Güney Kıbrıs ya da Kıbrıs Cumhuriyeti' vurgusu olmadan gerçekleşmesi, zaten bu değerlendirmemizin bu açıdan neden böyle olduğunu bize göstermektedir."
"RUMLAR TÜRKİYE'NİN YÜKSELEN GÜCÜNDEN KORKUYOR"
"Elbette, Güney Kıbrıs büyük bir tedirginlik içerisindedir. Bu kaygı Türkiye'nin Suriye ile kurulmasını hedeflediği deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşmasıdır. Zira bu anlaşmanın imzalanması demek, Kıbrıs Cumhuriyeti olarak bugüne kadar tek yanlı, uluslararası hukuka aykırı bir şekilde eylemlerde bulunma çabası yürüten Rum liderliğinin, tamamıyla ortaya koyduğu maksimalist taleplerin son bulması, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti varlığının, zımni olarak kabul görmesi ve aynı zamanda Türkiye ve Suriye arasında kurulacak güç dengesinin Türkiye'nin gücüne endeksli olarak bölgede domino etkisi yaratabileceğini ve ortaya konan maksimalist taleplerin tamamıyla istenilen sonuca Rumlar tarafından ulaşılamayacağının da göstergesi olacaktır.
Elbette bu bütün bu değerlendirmelerin ışığında, Avrupa Birliği'nin, daha önce Türkiye'nin yapmış olduğu açıklamalarda, Suriye ile kurmayı hedeflediği deniz yetki alanları anlaşmasına sessiz kalması, Türkiye'nin Suriye üzerindeki uluslararası hukuk temelindeki gücüyle oluşturulan atmosferden kaynaklıdır. Avrupa Birliği'nin burada bir söz söyleme yetkisi zaten bulunmamaktadır. Çünkü Türkiye'yi en uzun kıyı uzunluğuna sahip bir Akdeniz ülkesi konumunda iken, görmezden gelip, 'Türkiye yokmuş' gibi, 'Suriye komşusu değilmiş, Suriye'yle bir anlaşma yapamazmış' gibi davranmak, hukukla bağdaşmaz, ahlakla bağdaşmaz. Bu açıdan Rum liderliğinin, bu endişeli arayışları ve bekleyişi, tamamıyla bu gücün korkusundan kaynaklıdır."
"DENİZ YETKİ ALANLARI ANLAŞMASI ELZEMDİR"
"Rumların bugüne kadar, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin çatısı altında, tamamıyla uluslararası alanda, tartışmalı bir devlet noktasında olmalarına rağmen, sanki adanın tek sahibiymiş gibi davranmaya ve Kıbrıs Türkleriyle hiçbir anlamda eşit paylaşım temelinde bulunmamaya, bulunmama arzusunda olmaya devam ettiğini görüyoruz. Rumların en büyük endişesi olan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin tanınması ve ayrı otorite ve egemen güç olarak uluslararası alanda görünürlüğünün artması endişesi, deniz alanlarında da sürmektedir. Türkiye'nin Suriye ile kuracağı deniz yetki alanları anlaşması bölge istikrarı ve güvenliği için elzemdir. Bu anlaşma, özellikle de maksimalist taleplerin önüne geçmek için oldukça önemlidir. Bu kapsamda, önümüzdeki süreçte Türkiye'nin özellikle de Suriye yönetimi ile, uluslararası alanda genel kabul gören deniz hukuku prensipleri ve normları doğrultusunda, uluslararası hukuka uygun olarak deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşmasını icra edeceği gün ve gün kendisini göstermektedir. Şu an Suriye'de iç yönetimin halkı toparlaması ve yeni yönetimin uluslararası konjonktürde kabul göreceği temaslarını sürdürmesiyle, bir süreç içerisindedir, bu sürecin daha sonraki safhasında Suriye'nin diğer devletlerle ikili anlaşmalara başladığı noktada biz bunu daha belirgin şekilde göreceğiz."
"PİNOKYO SİYASETİ"
"Şu sual çok önemlidir; bugüne kadar hangi çöküşünde, Beşşar Esad dönemindeki yıllarca yapılan hukuka aykırı eylemlerinde Güney Kıbrıs Suriye'nin yanında olmuştur ki, bundan sonra olduğunu iddia etmektedir? Bu tamamen bir ‘pinokyo siyaseti’dir. Suriye'nin bu noktada ihtiyatlı ve temkinli olması gereken bir durumla karşı karşıya olduğunu yinelemek gerekiyor. Mutlak surette Türkiye, gücünü ve ağırlığını bu meselede Suriye'deki yetkililerle istişare ederek, elbette aktarmıştır, aktarmaya da devam edecektir. Dolayısıyla bu coğrafya, bu coğrafyada ev sahibi, yüzyıllar ve çok daha ötesine dayanan Türklerin himaye ve gücüyle şekillenmektedir. Dolayısıyla burada Rum liderliğinin oluşturmaya çalıştığı atmosfer, tamamiyle endişe, korku ve panikten ötürü oluşan çabalardır."
"KIBRIS TÜRKLERİNİN HAKLARI OLDUBİTTİYE GETİRİLEMEZ"
"Diplomasinin en elzem özelliği kurulan münasebetlerde, özellikle de hakkaniyetin korunması, bu zeminde uluslararası hukukun muhafazasıdır, fakat Rum liderliği hiçbir eyleminde gerek Türklerin, gerek Kıbrıs Türklerinin haklarını bölgede dikkate almadan, yayılımcı bir amaçla hareket eden bir ülke konumunda olması, Avrupa Birliğini kendisine, özellikle kendi maksimalist çıkarlarına hizmet eder noktaya taşıyan bir pozisyona sürüklemesi, oldukça rahatsız edici bir durumdur, bölge istikrarını bozacak nitelikte bir tavırdır. Fakat şu bir gerçektir ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, gerek milli savunma bakanlığı açıklamaları, gerek sahada mavi vatan doktorunu esasında gerekse Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetiyle kurulan ikili anlaşmalar ekseninde, Kıbrıs Türklerinin hak ve menfaatlerinin, bir oldubittiye gidilmesine izin vermeyecek güçtedir ve kararlılıktadır.
Bu nedenle bu gelişmeler, Türkiye açısından ve Kıbrıs Türkleri açısından dikkatle izlenmektedir ve Suriye yönetiminin önümüzdeki süreçte atacağı adımların, bu açıdan Türklerin gücünün endeksinde şekilleneceği kanaatindeyim."
"SURİYE'NİN KOMŞUSU KKTC'DİR"
"Tabii şunu da söylemek gerekiyor; Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Suriye ile komşu değildir. Suriye ile komşu olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'dir, dolayısıyla, komşuluk ilişkilerine dayalı bir şekilde doğrudan bu konuda harekete geçtiklerini iddia etmeleri tamamıyla yersizdir. Zira Kıbrıs adasında tek bir güç bulunmamakla birlikte, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin hakları, görmezden gelinemez."
"KIBRIS MESELESİNİN Kİ DEVLETLİLİK ESASINDA ÇÖZÜMLENMESİ ELZEMDİR"
"Önümüzdeki süreçte, çok uzun değil, yakın bir zamanda sahada Türklerin bir oldubittiye izin vermeyeceğinin nasıl kararlılıkla sergilendiğinin, siyaseten de, bunun nasıl arkasına çıkıldığını gösteren bazı gelişmeler yaşanacak. Bu açıdan herkesin müsterih olması ve haklarımıza sahip çıkılması yönünde gösterilen kararlılığı, özellikle iki devletlilik esasında Kıbrıs meselesinin çözümlenmesinin ne derece elzem olduğunun, yeniden hatırlatılmasında, özellikle bu bölgesel gelişmelere baktığımızda, bir kez daha ön plana çıkmaktadır ki, Güney Kıbrıs'ın Suriye ziyareti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin de statüsünün yükseltilmesi önünde bir arayışın da aynı zamanda tezahürüdür ve bizim açımızdan bu tip çabalar, elbette verilen bu mücadelede, kararlılığın ne derece önem arz ettiğini bir kez daha bizi göstermektedir."
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Bizi Facebook'ta takip edin!
mykibris.com'u Facebook üzerinden takip edin, son paylaşımlardan haberdar olun.
Yorum Yap
Yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir.Giriş yapmak için tıklayınız.
Tüm Yorumlar