AP'deki Rum vekillerden Erhürman yorumu

Avrupa Parlamentosu’ndaki (AP) dört Rum milletvekili Mihalis Hacipandela, Lukas Furlas, Yeorgios Yeorgiu ve Kostas Mavridis Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın KKTC Cumhurbaşkanlığı’na seçilmesini Politis gazetesine değerlendirdi.

Mihalis Hacipandela, Erhürman’ın seçilmesinin çözüm sürecinin yeniden başlaması için bir “umut ışığı” olduğunu belirtti. Ancak Türkiye’nin belirleyici rolünün göz ardı edilemeyeceğini ifade eden Hacipandela, “Kıbrıslı Türkler, oylarıyla yeniden birleşme iradelerini ve Ersin Tatar’ın izlediği taksim politikasına karşı olduklarını gösterdiler” dedi. Hacipandela, yeni dönemde “uzlaşılmış çerçeve zemininde özlü müzakerelerin yeniden başlamasını umduğunu” kaydetti.

Lukas Furlas ise, “Ümit ışığı doğuyor ancak sepeti küçük tutuyorum” ifadesiyle temkinli bir iyimserlik sergiledi. Erhürman’ın seçiminin çözüm isteyen herkes için umut yarattığını belirten Furlas, “Ankara’nın yeni çabalara ne kadar müdahil olacağını ve Erhürman’ın Türkiye’nin iradesine ne derece karşı durabileceğini görmeyi bekliyorum. Kıbrıs sorunu her iki tarafta da irade olursa çözülebilir.” dedi.

Yeorgios Yeorgiu ise seçim sonucunun Kıbrıslı Türklerin federasyon zemininde çözüm iradesini yansıttığını söyledi. Ancak temkinli olunması gerektiğini vurgulayan Yeorgiu, “Erhürman dış politikayı ele almak üzere Erdoğan’la görüşecek. Hristodulidis karşısında Tatar gibi kolay bir muhatap varken çözümden söz edebilmişti. Şimdi söylediklerinin geçerli olup olmadığını göreceğiz.” diye konuştu.

Kostas Mavridis de Erhürman’ın, “iki devlet politikasından çok farklı bir anlayışı temsil ettiği” yorumunu yaptı. Rum lider Hristodulidis’i hedef alan söylemlerin tehlikeli olduğunu belirten Mavridis, “Erhürman’ın Ankara’nın politikalarından ne kadar farklılaşabileceği tartışmalıdır. Arzu edilen sonuca ulaşmak için Türkiye’ye büyük baskı yapılması gerekir.” ifadelerini kullandı.

Rum milletvekillerinin ortak görüşü, Erhürman’ın seçilmesiyle çözüm süreci için ihtiyatlı bir umut doğduğu, ancak Türkiye’nin belirleyici rolünün sürecin yönünü belirleyeceği yönünde oldu.