Barış Gücü'nün süresi bu kez 6 ay yerine 1 yıl uzatıldı: Dışişleri'nde zehir zemberek tepki

30 Ocak 2023

Güncelleme: 30 Ocak 2023

A
A

BMGK, KKTC'nin rızasını almadan Barış Gücü'nün görev süresini bir yıllığına daha uzattı. Dışişleri, BMGK kararlarının "kabul edilemez" olduğunu, Barış Gücü’nün bundan böyle faaliyetlerini yasal bir zeminde yürütmesinin şart olduğunu vurguladı.

ZgotmplZ

Haber Merkezi

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) Kıbrıs’ta görev yapan BM Barış Gücü'nün (UNFICYP) görev süresini 30 Ocak 2023 tarihinde aldığı 2674 sayılı kararla 31 Ocak 2024 tarihine kadar bir yıl uzattı.

BMBG'nin görev süresi uzatılırken, geçmişte olduğu gibi KKTC'nin rızası bir kez daha alınmadı.

BM'nin en uzun süreli faaliyette bulunan barış gücü misyonlarından biri olan Kıbrıs'taki BM Barış Gücü, 1964'ten bu yana adada görev yapıyor. Barış Gücü'nün görev süresi bugüne kadar her 6 ayda bir uzatılıyordu.

İlk kez misyonun görev süresi bugünkü toplantıda 1 yıllığına uzatıldı. Rum basını bugün konuyu işlemişti.

Karara KKTC'den ve Ankara'dan tepki geldi.

Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamayla, adadaki taraflardan birine “devlet” diğerine ise “toplum” muamelesi yapmaya devam eden Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) kararlarının kabul edilemez olduğunu vurguladı.

"BİRLEŞMİŞ MİLLETLER'İN İTİBARINI VE İNANDIRICILIĞINI ZEDELİYOR"

BM Güvenlik Konseyi kararına tepki gösteren Dışişleri Bakanlığı'nın açıklaması şöyle:

"Ülkemizin varlığı ve Halkımızın iradesinin yok sayılması ve Birleşmiş Milletler Barış Gücü operasyonlarının başlıca dayanağı olan tüm tarafların rızasına başvurulması ilkesinin bizzat Birleşmiş Milletler tarafından göz ardı edilmeye devam edilmesi,  Güvenlik Konseyi kararında, Rum tarafının, adadaki Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün görev süresinin uzatılması gerektiği konusunda hemfikir olduğu gibi ifadeler kullanılmak suretiyle, yalnızca Rum tarafının rızasına yer verilmesi, sadece BMBG’nin ülkemizdeki varlığını sorgulatmakla kalmayıp, Birleşmiş Milletler'in itibarını ve inandırıcılığını zedelemektedir.

"KIBRIS TÜRK HALKININ İRADESİNE BÜYÜK BİR SAYGISIZLIK YAPILDI"

Kararda, adadaki mevcut gerçeklerden kopuk ifadeler kullanılarak, Rum tarafının çıkarına hizmet eden dünyayı yanıltıcı bir yaklaşım benimsenmektedir. Adadaki tarafların müzakere masasına dönmesi için ortak zemin arayışına devam edilmesi; 'iki kesimli, iki toplumlu federasyon' modeli temelinde resmi müzakerelerin yeniden başlaması gibi ifadeler ile yapılmaya çalışılan dayatmalar, en diplomatik tabir ile Kıbrıs Türk halkının iradesine yönelik yapılmış büyük bir saygısızlıktır.

"FEDERASYON DAYATMASI KABUL EDİLEMEZ"

İki taraf arasında 'federasyon' modeli temelinde yapılan görüşmeler, 2017 yılında Rum tarafının müzakere masasını terk etmesi ile resmen çökmüştür. Kıbrıs Türk tarafı için geçerliliğini yitirmiş olan ve BM Genel Sekreteri’nin dahi raporlarında atıf yapmaktan imtina ettiği eski modelin Güvenlik Konseyi tarafından dayatılmaya çalışılması kabul edilemezdir. Bu tutum, Kıbrıs Türk halkının izolasyonlar altında dünyadan kopuk ve ucu açık belirsiz bir süreç içinde yaşamasını hedefleyen Rum tarafının çıkarına hizmet etmekten başka hiçbir amaç gütmemektedir.

"1 YILLIK UZATMA KARARI İLE STATÜKONUN DEĞİŞMESİNİN ÖNÜNE SET KOYULDU"

Geçmiş dönemlerden farklı olarak bu kez Birleşmiş Milletlerin adadaki görev süresinin altı ay yerine bir yıl süre ile uzatılmasına karar verilmesi ise, statükonun değişmesinin önüne açıkça set koymak anlamını taşımaktadır.  

"BM GÜVENLİK KONSEYİ ÜYELERİ İKİ AYRI DEVLET OLDUĞU GERÇEĞİNİ KABUL ETMELİ"

Bugün adadaki tek gerçekçi çözüm, mevcut iki devletin egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsü temelinde yan yana yaşayabilmeleri için bir anlaşmaya varmalarından geçmektedir. Gelinen aşamada, BM Güvenlik Konseyi üyelerinin mevcut gerçekleri görmezden gelmekten vazgeçmesi ve adada iki ayrı halk ve iki ayrı devlet olduğu gerçeğini kabul etmeleri gerekmektedir. Güvenlik Konseyi'nden beklentimiz, iki taraf arasında ortak bir zemin bulunmadığını kayda geçirerek, Kıbrıs Türk halkının dünyadan kopmasına vesile olan geçerliliğini yitirmiş Güvenlik Konseyi kararlarını gözden geçirmesi ve mevcut gerçeklere dayanan yeni bir yaklaşım benimsemesidir.

"ULUSLARARASI HUKUKA ATIF YAPILIRKEN KIBRIS TÜRK TARAFI İLE İŞ BİRLİĞİNDEN İMTİNA EDİLMESİ İKİLEM"

Karardaki diğer bir ikilem ise, uluslararası dayanışma gerektiren düzensiz göç gibi insani konuların ele alınması için uluslararası hukuka atıf yapılmasıdır. Rum tarafının engellemeleri ve uluslararası toplumun isteksizliği nedeni ile yıllardır uluslararası toplum ve hukukun dışında bırakılan Kıbrıs Türk tarafının, uluslararası mücadele gerektiren hassas konularda denklemin dışında bırakılması kabul edilemezdir. Bu nedenle uluslararası hukuka atıf yapılması, öte yandan da Kıbrıs Türk tarafı ile iş birliğinden imtina edilmesi gerçek anlamda bir ikilemdir.

"'ADA-İÇİ TİCARETİN' ARTMASINDAN DUYULAN MEMNUNİYET ABARTILI VE YANILTICI"

Kararda ayrıca Kıbrıs Türk halkı üzerindeki izolasyondan bahsedilmemesi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin gerçeklerden kopuk olduğu konusunda haklı olduğumuzu kanıtlamaktadır. 'Ada-içi ticaretin' artmasından duyulan memnuniyet gibi abartılı ve yanıltıcı ifadeler, Kıbrıs Türk halkının doğrudan ticaret aracılığı ile dünya ile buluşmasının önündeki engeli perçinlemeye hizmet etmekten başka bir anlamı olmayan ifadelerdir.

"KAPALI MARAŞ'TA BAŞKALARININ SÖZ HAKKI OLAMAZ"

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, statükonun simgesi haline gelmiş Kapalı Maraş konusunda uluslararası hukuk çerçevesinde bir girişim yaparak, ciddi bir açılımda bulunmuştur. Kararda Kapalı Maraş’a ilişkin adımlarımızın Güvenlik Konseyi’nin acil tepkisine neden olacağı ile ilgili tehditkâr ifadeler Kıbrıs Türk halkı tarafından esefle kınanmaktadır. KKTC olarak bizim olan bu topraklarda başkalarının söz hakkı olamayacağı gibi, bu topraklar üzerinde yapacağımız icraatın da kimse tarafından engellenemeyeceğini, halihazırda açıkladığımız çerçevede Maraş’a ilişkin politikamızın yürütülmesinde kararlı olduğumuzu ve önümüzdeki dönemde bu yöndeki açılımlarımızın devam edeceğini yine ve yeniden vurgulamak isteriz.

"GÜVENLİK KONSEYİ GÖZDAĞI VERMEK YERİNE, KKTC'NİN ATTIĞI ADIMLARA DESTEK VERMELİ"

Güvenlik Konseyi üyeleri, mülklerine geri dönmek isteyen Kıbrıslı Rumları engellemeye çalışan Rum tarafının politikalarına bu tutumlarıyla açıkça hizmet etmektedir. Kapalı Maraş Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin egemenliği altında bulunan bir toprak parçasıdır ve dünyadaki hiçbir ülkenin razı olmayacağı gibi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de kendi toprak parçasının kontrolünü bir uluslararası örgütün kontrolüne verilmesini asla kabul etmeyecektir. Güvenlik Konseyi’nin gözdağı vermek yerine, ülkemizin attığı bu adımlara destek vermesi Ada’da bir uzlaşıya varmaya katkı sağlayacaktır. 

"HİDROKARBON KAYNAKLARINA KIBRIS TÜRK HALKI DA ORTAKTIR"

Güvenlik Konseyi’nin Rum tarafının bölgedeki istikrarsızlık ve gerginliği tırmandıran tek taraflı hidrokarbon faaliyetlerini eleştirmek yerine, hidrokarbon kaynaklarından elde edilecek faydayı çözüm sonrasıyla ilişkilendirmesi, Kıbrıs Türk halkının müktesep hakları ve meşru menfaatlerini yok saymaktadır. Konunun, Doğu Akdeniz’de yaşanmakta olan bir gerginliğe indirgemesi ve Kıbrıs Türk halkının, ada ve etrafındaki doğal kaynakların ortak sahibi olduğunun kayda geçilmemesi tarafımızca kabul edilemezdir.

"BMBG'NİN BUNDAN BÖYLE FAALİYETLERİNİ YASAL BİR ZEMİNDE YÜRÜTMESİ ŞARTTIR"

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Birleşmiş Milletler ile aramızdaki ilişkinin bundan böyle eski yöntemlerle devam edemeyeceğine ilişkin kararlı bir duruş ortaya koymaktadır. Yıllardır devletimizin iyi niyeti ve misafirperverliği çerçevesinde ülkemizdeki varlığını koruyan ve faaliyetlerini yürüten Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün bundan böyle faaliyetlerini yasal bir zeminde yürütmesi şarttır. Bu konudaki ortak uzlaşı arayışımız iyi niyetle devam ettirilecektir.

"ERDOĞAN'IN ÇAĞRISINA KULAK VERİLMELİ"

Kıbrıs konusunda bir anlaşmaya varmak için eski formüllerin tükendiği, adadaki mevcut gerçeklerle uyumlu yeni bir yaklaşım benimsenmesinin zamanının geldiği bir dönem içine girmiş bulunmaktayız. Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan BM Genel Kurulu’nun 77'nci Toplantısı'nda yaptığı konuşmada Güvenlik Konseyi üyelerine açık bir çağrı yaparak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımaya davet etmiştir. Bu tarihi çağrı ışığında uluslararası toplumun Ada’daki gerçekleri görme konusunda artık zaman kaybetmemesi ve Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğine dayalı bir çözüme ulaşmaya çalışmaya başlaması gereklidir.  

"BM KARARLARINI GÖZDEN GEÇİRMELİDİR"

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, adadaki taraflardan birine 'devlet' diğerine ise 'toplum' muamelesi yapmaya devam ettiği ve kararlarını gözden geçirmediği sürece Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin kararlarına itiraz etmeye devam edecektir."


Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK), son olarak 2022 Temmuz ayında BM Barış Gücü misyonunun görev süresini 3 Ocak 2023'e kadar 6 ay daha uzatma kararı almıştı.

Türk tarafı, son dönemde, UNFICYP'in Kıbrıs sorununun çözümüne katkı sağlamadığı için görevinin sona erdirilmesini talep ediyor. Rumlar ise, herhangi bir değişikliğe şiddetle karşı çıkıyor. Son yıllarda yapılan uzatma kararları, görüşü alınmadığı gerekçesiyle Türk tarafının büyük tepkisini çekiyor.

"YA İMZALA, YA ÇEKİL"

Lefkoşa ayrıca süre uzatımı konusunda Barış Gücü'nün KKTC'nin de onayını almak zorunda olduğuna dikkat çekiyor.

2022 Eylül ayındaki New York temasları sırasında Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’la birlikte BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ve Barış Operasyonların’dan Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Jean-Pierre Lacroix ile görüşen Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, BM’ye Kuvvetler Anlaşması (SOFA) taslağını sunduklarını açıklamıştı.

Ertuğruloğlu, bu kapsamda BM Barış Gücü için KKTC ile de anlaşma yapılması istediklerini ve bunun için bir ay süre tanıdıklarını açıklamıştı.

Tahsin Ertuğruloğlu, BM Barış Gücü’nün Rumlar’dan izin alarak görev yaptığını belirterek, “Misafirlik bitti, ya KKTC ile askeri anlaşma imzalar ya da KKTC’den çekilirler.” açıklaması yapmıştı.

SOFA ANLAŞMASI NEDİR?

KKTC’nin BM’den istediği uluslararası alanda SOFA (Status of Forces Agreement) adıyla bilinen askeri statü anlaşması, bir ülkede görev yapacak yabancı askerlerin tabi olacakları hukuk sistemi, görev tanımları ve yükümlülükleri ile yetkilerini belirliyor. Anlaşma ev sahibi ülke ile asker gönderen taraf arasında yapılıyor.

KIBRIS BARIŞ GÜCÜ

BM'nin en uzun süreli faaliyette bulunan barış gücü misyonlarından biri olan Kıbrıs'taki Birleşmiş Milletler Barış Gücü, 1964'ten bu yana adada görev yapıyor ve Barış Gücü'nün görev süresi her 6 ayda bir uzatılıyor. 

Çok uluslu askerî birlik olan misyonda, 800 civarı askeri ve 60'tan fazla polis memuru olmak üzere 1100 civarı personel görev yapıyor.

1964'ten bu yana yaklaşık 186 BM personeli UNFICYP'de görev yaparken hayatını kaybetti.

Misyonun komutanlığını 24 Mart 2021 tarihinden bu yana Norveçli komutan Ingrid Gjerde üstleniyor. 

UNFICYP'nin bütçesi yıllık 50 milyon ABD Doları'nın üstünde. Bugün, UNFICYP bütçesinin üçte biri Rum Kesimi tarafından finanse edilirken, Yunanistan yılda 6,5 ​​milyon dolar katkıda bulunuyor. Geri kalanı, 1993 yılında kararlaştırıldığı üzere, BM'nin tüm üyeliği üzerinden değerlendirilen katkılardan finanse ediliyor.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR


Yorum Yap

Yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir.Giriş yapmak için tıklayınız.

Tüm Yorumlar